Abdulbari Atwan: Sudan’daki vekalet savaşı

Çeviri: Marbuta Haber

Yemen’deki savaş biterken ya da bitmeye yaklaşırken Sudan’da yeni bir savaş başlatılıyor. Kızıl Deniz’in iki ayrı yakasında yer alan bu iki ülkedeki çatışmaların ortak yanı, özellikle Körfez’den gelen dış müdahalelerin önemli bir rol oynadığı vekâlet savaşları niteliği taşımaları.

Cumartesi günü (15 Nisan) iki müttefik general Abdelfettah el Burhan ve vekili general Mohamed Hamdan Dagalo (Hemedti) arasında patlak veren savaş sonrası ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken bunu durdurmaya ve sükuneti sağlamaya yönelik çaba göstermeleri için Suudi Arabistan ve BAE’ye yöneldi. Bahsi geçen ikinci general, yüksek rütbesini herhangi bir askeri ya da akademik eğitimle değil, 100.000 kişiden oluşan Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF) adlı milis gücünün liderliğiyle elde etti. Darfur’da baskı, cinayet ve ayrıca büyük miktarlarda çalıntı altın elde etmekle ilgili bir sicili mevcut.

Sudan’da iktidar için savaşan tarafların dahil oldukları ittifakları ve dış destekçilerinin kimliklerini gösteren birkaç işaret var.

İlki, Merowe askeri üssündeki Mısırlı personele RSF tarafından yapılan saldırı (çalışanların çoğunluğu tutuklandı) Mısır’ın Burhan’ı ve onun himayesindeki düzenli orduyu desteklemekle suçlandığını ima ediyor.

İkincisi, Sudan’ın altın ticaretini ve madenlerini elinde bulunduran Hemedti ile Rus Wagner grubu arasındaki güçlü bağlantılar. ABD, Sudan’da altın çıkarılmasının ve satışının ortağı olan, kazancını Rusya’yı Ukrayna’da finanse etmek için kullanan ve Afrika’daki Rusya etkisinin öncülüğünü yapan, Sudan’da bir Rus askeri üssünün kurulması için koşulları hazırlayan bu grubu Sudan’dan kovması için Burhan’a baskı yapıyordu.   

Üçüncüsü, BAE Sudan’daki en büyük dış yatırımcı konumuna geldi. Sadece birkaç gün önce BAE, 1,5 milyar dolar değerinde Hemetdi kontrolündeki Sudan altını ve milyonlarca hektar tarım arazisi satın aldı. BAE ile Hemedti’nin çok yakın oldukları açık. Hemedti’nin Hızlı Destek Kuvvetleri, Yemen’de BAE ve Suudi Arabistan’ın yanında savaştı; Yemen’e binlerce askerini gönderdi.

Dördüncüsü, Suudi Arabistan’ın iki taraf arasındaki pozisyonu belirsizliğini koruyor ve tereddüt içinde olmaya devam ediyor. İşi karmaşıklaştıran bir faktör de Suudi Arabistan’ın Sudan’da savaşan rakip tarafların destekçileri Mısır ve BAE’nin ikisiyle de ilişkilerinin gergin olması. Bu noktada, yakınlarda Suudi veliaht prensi Bin Selman’ın çağrısıyla Cidde’de düzenlenen Suriye konulu bakanlıklar konferansına BAE’nin bakan değil başkan danışmanı gönderdiğini not etmeliyiz. Suudi-Mısır ilişkileri de parlak değil. Mısır devlet başkanı Sisi, Cidde’ye yaptığı kısa Ramazan ziyaretinde istediği hızlı finsansal yardım paketini garantiye almayı başaramadı. Suudi Arabistan, tarafsızlığını (şimdilik) göstererek Hemedti ve Burhan’ı Riyad’da bir araya gelmeleri ve savaşlarını bitirmek için müzakere etmeleri yönünde sıkıştırıyor.

Kağıt üzerinde Sudan’ın düzenli ordusu 205.000 personeli, 191 (eskimekte olan) savaş uçağı ve 170 tankı ile dünyanın 75. en güçlü ordusu. Teorik olarak tüm bunlar düzenli ordunun Hemedti’nin Hızlı Destek Kuvvetleri milis grubundan üstün olduğu ve onu yenme ihtimalinin yüksek olduğu anlamına geliyor. Fakat artan dış müdahale dahilinde böyle bir şey kesinlikten oldukça uzak.  

Bu savaş yalnızca taraflardan birinin diğerine üstün gelmesi ile son bulabilir; arabuluculukla ya da savaşın hemen durdurulması için yapılan retorik çağrılarla değil. Tüm işaretler çatışmanın uzayabileceğini, ülkeyi silahlı bir anarşi ortamına sürükleyecek bir iç savaşa ya da bölgeler arası bir savaşa evrilebileceğini gösteriyor. 

Şayet üç ay içinde durulacağı umulan Yemen savaşı sekiz yıla uzadıysa, Lübnan iç savaşı on beş yıl sürdüyse bir Sudan iç savaşı çıkarsa kaç yıl boyunca devam eder?

Bu çok korkunç bir olasılık. Hâlihazırda şimdiye kadar çatışmalarda çoğu sivil 100 kişi öldürüldü ve binlerce kişi yaralandı. Umalım ki hızlıca bir ateşkese varılsın. Fakat dış oyuncuların bu savaşı tetiklemek için yaptıkları planlı ve işgüzar müdahaleler, ateşi körüklemeye devam etmeleri ve taraflar arasındaki çekişmeleri daha da kötüleştirmeleri tehlike işaretlerini ve kötümserliği beraberinde getiriyor.

Savaşın seyri ile ilgili birbiriyle çelişen raporların arasında tek bir olumlu nokta var: Sudan’ın muteber halkı iki tarafı da desteklemiyor; ekonomik çöküşten, güvenlikteki bozulmalardan, artan açlıktan (Dünya Gıda Programı verilerine göre her üç Sudanlıdan biri açlık sınırının altında yaşıyor.) ve en önemlisi iktidarın, askeri yönetim ve seri hâlindeki darbelere karşı devrim yapan sivillere devredilmesine dair anlaşmanın feshedilmesinden iki tarafı da sorumlu tutuyor.

Sudan, bölünme ve iç savaş da dahil olmak üzere çeşitli sonuçları olabilecek büyük bir komplonun kurbanı. Şüphesiz ki askeri yapılanma bu felaketin ortaya çıkmasında en büyük rolü oynadı ve en büyük sorumluluğu taşıyor. Generaller ve komutanlar arasındaki güç savaşı tamamen bencil saikler temelinde; ükenin toprak bütünlüğü, çıkarları ve halkın iyiliği gibi konuların kaygısından uzak.

Bu normalleşmenin bir sonucu, büyük Amerikan aldatmacası Sudan halkına şayet Burhan, Netanyahu ile el sıkışırsa, Hemedti “Tel Aviv”e yaltaklanır ve İsrail’i dost bir devlet olarak kabul ederse Sudan’ın tüm sorunlarının çözüleceğini, Sudan’a bolluk ve bereket geleceğini vaad ediyor. 

Kısacası, Arap rejimlerinin -farkında olarak ya da olmadan- iç ihtilaflarının yardımıyla ABD ve İsrail’in bir yolunu bulup başardığı bir diğer yıkımı izliyoruz.