İsrail’in Gazze’den çekilmesi, topyekûn savaşın başlangıcı

Hasan Illaik, The Cradle, 3 Ocak 2024
Çeviri: Erman Çete

***

Yeni yılın başında İsrail işgal ordusu, güçlerinin büyük bir kısmının Gazze Şeridinin kuzeyinden çekilmesini uygulamaya başladı.

Bu geri çekilme Gazze’deki savaşın sona erdiği anlamına gelmiyordu ve kesinlikle Lübnan-İsrail cephesinde sükunet anlamına gelmiyordu. Aksine, Gazze Şeridindeki savaşın hızını azaltmak, İsrail’in Lübnan’a savaş açma olasılığını artırıyor. 

İşgal ordusu ile Hizbullah arasında 8 Ekim’den bu yana Gazze’deki direnişe destek için güney Lübnan sınırında yaşanan çatışmaların yoğunluğu her geçen gün artıyor.

Washington ve Tel Aviv, İsrail güçleri ile Lübnan direnişi arasında geniş çaplı bir savaş olasılığı konusunda uyarıda bulunarak Hizbullah üzerindeki baskıyı en üst düzeye çıkarmaya çalıştılar. Bu taktikler, Hamas’ın Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih El Aruri’nin 2 Ocak’ta Beyrut’un güney banliyösü Dahiye’de bir İsrail hava saldırısıyla öldürülmesinden çok öncesinden bu yana uygulanıyordu. El Aruri’nin öldürülmesi şimdi savaşın genişleme ihtimalini artırıyor.

Üçüncü aşama geliyor

Tel Aviv’in savaşının ilk aşaması, kuzey Gazze’nin kitlesel imhası ve işgaliydi; ikinci aşama, Filistinli sivillerin güvenlik için akın ettiği Gazze Şeridinin güneyindeki kilit noktaların işgali. Bölgenin kuzeyinden mevcut birliklerin çekilmesi, İsraillilerin güney planlarını sağlamlaştırdığı ve üçüncü aşamaya geçmeye hazırlandığı anlamına geliyor: uzun, düşük yoğunluklu savaş. 

Üçüncü aşamaya girilirken, işgal ordusu kuzey Gazze Şeridini çevreleyen coğrafi bir tampon oluşturmayı planlıyor. Ayrıca Gazze Vadisi bölgesini (Gazze’nin merkezi) işgal etmeye devam etmeyi ve güneydeki Han Yunus’taki operasyonlarını tamamlamayı planlıyor.

Gazze ve Mısır sınırında İsrail’in kontrol etmek istediği bir toprak şeridi olan Philadelphia ekseninin (ya da Selahaddin Ekseni) kaderi, Tel Aviv ve Kahire arasındaki müzakerelere bırakılacak. Bu, iki taraf arasında gerginliğe yol açan olayların meydana gelmemesini sağlamak ve mültecilerin Gazze Şeridinin güneyinden Sina’ya doğru akmamasını garanti altına almak içindir.

İsrail’in Gazze’nin kuzeyinden çekilmesinin başlıca nedeni, işgal ordusunun hedef kümesinin tükenmiş olmasıdır. Savaşın başlamasından önceki tüm hedefler imha edildi ve tüm yeni operasyonel hedefler bombalandı. 

Buna rağmen Filistin direnişi, İsrail güçlerine karşı operasyonlar yürütmeye devam ediyor. Bu örgütler, Gazze Şeridinin kuzeyindeki tüm bölgede nispeten zarar görmemiş durumda, bu da direnişin şimdi ve gelecekte işgal saflarına kayıplar verme yeteneğini artıracak.

İsrail’in, Tel Aviv’in ilan ettiği savaş hedefleri açısından bu açık kaybı iki temel faktörle açıkça ortaya kondu: Birincisi, işgal ordusu kuzey Gazze Şeridini ev ev ya da tünel tünel ‘temizleyemez’, çünkü bu süreç yıllar alacak, daha fazla askerini tehlikeye maruz bırakacak ve kuzey Gazze’nin tüm nüfusunu daha fazla yerinden etmeden veya onları katletmeden uygulanamaz. İsrail’in meseleleri başka türlü gösterme çabalarına rağmen, kuzeyde hala yüz binlerce sivilin bulunduğunu belirtmek gerekir. 

İkincisi, İsrail hükümetinin ülke ekonomisini canlandırmak ve üretken sektörlerin toparlanmanın uzun zaman alacağı hasara maruz kalmamasını sağlamak için yedek askerleri kademeli olarak yeniden enjekte etmesi gerekiyor. Bu, ABD’nin ve Avrupa’nın büyük bir kısmının gerekirse İsrail ekonomisine yardım etmeye hazır görünmesine rağmen böyledir.

Bu önlemler, İsrail’in savaşının iki ana hedefinde, yani Gazze’deki Hamas önderliğindeki direnişi ortadan kaldırmak ve 7 Ekim’de direniş tarafından esir alınan İsrailli tutsakları serbest bırakmak hedeflerinde başarısız olması nedeniyle alınıyor.

Belirtilmesi gereken temel bir gerekçe var: İsrail ordusu şu anda tüm çabalarını, ABD’nin, savaşı birinci ve ikinci aşamalarından üçüncü aşamaya Ocak 2024’ün sonundan önce geçme kararını uygulamak için harcıyor. Bu, savaşın daha bir yoğunluk ile yönetilmesini, İsrail katliamına ve Filistinlilerin kitlesel acılarına daha az dikkat çekilmesini gerektiriyor.

Washington, üç ay süren vahşetin ardından, İsrail ordusunun direnişi veya bölgesel savaşın tırmanma olasılıklarını ortadan kaldıramadığı değerlendirmesini yaptı ve başkanlık ön seçimlerine girerken Joe Biden’ın yönetimine verdiği önemli zarara dikkat çekti.

Lübnan ile trmanış

İsrail işgal ordusu operasyonlarını Gazze Şeridinin güneyine yoğunlaştırırken, Hizbullah ile İsrail ordusu arasındaki Lübnan sınırındaki askeri operasyonların yoğunluğu da arttı.

Hizbullah, işgal askerlerini hem görünür yerlerinde hem de kuzey Filistin’deki yerleşimlerde hedef alma oranını artırdı.

Hizbullah’ın enformasyon yetenekleri son aylarda hem karmaşıklık hem de doğruluk açısından gelişti. Lübnanlı direniş savaşçıları, daha önce kullanılmayan, önceki nesillere göre daha geniş menzile ve daha iyi tahrip kapasitesine sahip füze türlerini kullandılar.

Öte yandan Tel Aviv, güney Lübnan’da kullandığı ateş gücünü iki katına çıkardı. İsrailliler operasyonlarını Litani Nehri’nin güneyindeki bölgeyle sınırlamaya devam ediyor ve sınır ötesi saldırılar düzenleyen direniş gruplarını hedef almak dışında kapsamlarını genişletmiyorlar. Son haftalarda, işgal ordusunun yıkıcı gücü, savaşın ilk günlerinden bu yana çarpıcı bir şekilde arttı.

İsrail liderliği, saldırılarını artırarak, direniş savaşçılarının safları arasında mümkün olan en fazla sayıda kayıp vermenin yanı sıra, güney Lübnan sakinleri arasında panik yaymaya çalışıyor; daha fazlasını yerinden ediyor ve mümkün olan en fazla sayıda evi yok ediyor. Bu, düşmanlıkların sona ermesinden sonra yeniden yapılanma sürecinde hem Hizbullah’a hem de Lübnan devletine bir yük getiriyor.

Fakat İsrail’in bu askeri performansının daha uzun vadeli bir hedefi var. Tel Aviv hükümeti, resmi açıklamalarına göre, Hizbullah’ın Litani’nin güneyinden çekilmesini, Filistin’in kuzeyinde gönüllü olarak ya da ordularının tahliye emriyle evlerini terk eden İsrailli yerleşimcilerin güvenliğini sağlamak istiyor. Bazı tahminlere göre, işgal altındaki kuzey Filistin’deki yerleşimlerinden kaçan İsraillilerin sayısı 230.000’den fazla kişiye ulaştı.

Kamuoyuna yapılan açıklamalara paralel olarak, Beyrut’a, ABD’den ve Avrupa başkentlerinden, Hizbullah’ın Litani Nehri’nin güneyinden çekilmesi anlamına gelen ‘BM Güvenlik Konseyinin 1701 sayılı kararının uygulanması’ talep eden mesajlar gelmeye başladı.

Ortaya çıkan bilgilere göre Tel Aviv, Lübnan’ın henüz toparlanamadığı 2019 ekonomik çöküşü ve ülkenin uzun süredir devam eden iç gerilimleri Hizbullah’ın savaşmasını engelleyecek faktörler olduğu için Hizbullah’ın caydırılacağına inanıyor.

Bu nedenle İsrail, Hizbullah’ın baskıya boyun eğeceğini ve savaşçılarının işgal altındaki Filistin sınır bölgesinden çekilmesi konusundaki taleplerini karşılayacağını umuyor.

İsrail’in Lübnan meselelerine ilişkin değerlendirmesi, 2 Ocak’ta Beyrut’ta El Aruri’ye düzenlenen suikasttan önce yapıldı. Fakat İsrail’in askeri komutanları ve politikacıları 7 Ekim’den önce işgal altındaki topraklarda Filistinlilerin silahlı direniş girişimlerini hafife alıp reddettikleri gibi, Hizbullah’ın hiçbir zaman tam olarak misilleme yapmayacağı ya da bunu sadece savaştan kısa bir süre sonra yapacağı şeklindeki eski bir İsrail hesabına tutunmaya devam ediyorlar.

Hizbullah’ın gerçekten askeri çatışmanın kapsamını sınırlamaya çalıştığı ve bölgedeki düşmanlıkları sona erdirmek için Gazze’de ateşkes yapılması için sık sık bastırdığı doğru. Hizbullah, güneyde yaşayanların yaşamlarını ve geçim kaynaklarını aksatmama konusunda da aynı derecede endişeli. 

Fakat Hizbullah, Lübnan’ın karmaşık siyasi ve ekonomik gerçekliğini göz önünde bulundururken, taviz vermeye hazır değil. Direniş eksenindeki kaynaklar, Hizbullah’ın gördüğü şekliyle İsrail’in, Aksa Tufanı’ndan aldığı büyük stratejik zararları telafi edemediği veya hazmedemeyeceği bir dönemde Lübnan’la savaşa girecek durumda olmadığını söylüyor.

Hizbullah, savaşı genişletmeme arzusuna rağmen, şimdiden buna hazırlanmaya başladı. Hizbullah’ın Aruri suikastından sonra yayınladığı parti açıklaması buna işaret ediyor ve saha önlemleri ve gelişmeler zamanla ortaya çıkmaya başlayacak. 

İsrail’in Gazze’de, bölgedeki Direniş Ekseni’nin dar kademeleri ile karşı karşıya kalırken başaramadığı şeyi (caydırıcılığı yeniden tesis etme), Lübnan’da kazanmasına kesinlikle izin verilmeyecektir. 

Bunun ilk işaretleri, İsrail’in 2 Ocak’ta Dahiye’ye düzenlediği ve Ağustos 2006’dan bu yana türünün ilk örneği olan Aruri’ye suikast yapmak için düzenlediği baskına yanıt olarak Hizbullah’ın gerçekleştirmesi beklenen ve Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın daha önce yanıt vereceği tehdidinde bulunduğu planlarda ortaya çıkacak.

Sonuç olarak, Tel Aviv’in Lübnan’la bir savaşa ilişkin değerlendirmesi, Hizbullah’ın ne pahasına olursa olsun büyük bir çatışmayı önlemek istediği yönündeki yorumuna dayanıyor. Bu hesap sadece yanlış olmakla kalmadı, aynı zamanda İsrail’in zihinlerini iki taraf arasında yıkıcı bir savaşın patlak vermesine yol açabilecek kadar karıştırdı.