Umman’ın batısında, Yemen sınırında yer alan Dofar bölgesi, 20. Yüzyıl’ın ikinci yarısında hem yerel hem de bölgesel ölçekte büyük yankı uyandıran bir isyana ev sahipliği yaptı. İsyanın sosyalist niteliğinin yanı sıra isyanı meydana getiren devrimci kadroların kadın özgürlüğü meselesini temel alması, isyana Batı Asya ve Kuzey Afrika’da olduğu kadar dünya genelinde de büyük bir tarihsel önem kazandırmakta.
Resmi olarak 1965’te başlayıp 1976’da sona eren isyan, sosyalist ülkeler, üçüncü dünya, anti-kolonyal hareketler ve öğrenci birlikleriyle süregelen bir uluslararası dayanışma içinde oldu ve İngiliz monarşisi destekli Umman Sultanlığına karşı güçlü bir mücadele verdi.
***
18. Yüzyıl’ın sonlarından itibaren Körfez’i kolonizasyonu altında tutan İngiliz monarşisi, bölgede petrol bulunmasının ardından bölgedeki hakimiyetini daha da sıkılaştırmak için 1930larda askeri üsler kurmaya başladı; Bahreyn’de kurulan Juffeir, Muharraq ve Hamala üsleri; Dofar bölgesinin en büyük kenti olan Selala’da kurulan Selala üssü bunlara örnektir.
Yıllar boyunca Körfez halkı Bahreyn’de, bugün Birleşik Arap Emirlikleri sınırları içinde yer alan Şarika ve Ras el Khaime’de, Dofar da dahil olmak üzere Umman’ın çeşitli bölgeleri ve dahi Sultanlığın başkenti Maskat’ın hemen batısında yer alan Cebel Ahdar’da İngiliz monarşisine ve işbirlikçi yöneticilere karşı pek çok isyan başlattı. Kolonyalizm, kabileciliği ve kabile çatışmalarını kışkırttığından isyanlar kabilecilik sınırlarından çıkamıyor ve kayda değer başarılar elde edemiyordu.
1963 yılının Eylül ayında Güney Yemen’de İngiliz monarşisine karşı başlatılan geniş ölçekteki isyan Dofar da aralarında olmak üzere pek çok Körfez bölgesini etkiledi. Körfez’in bütün olarak İngiliz monarşisi ve işbirlikçi yöneticilerden kurtulmasını isteyen kitleler harekete geçti. Sultan Said bin Teymur’un kişisel arazisi olarak kullandığı ve halkın toprak üzerinde tüm haklardan mahrum olduğu Dofar’da isyanın kökleri bu süreçte oluşmaya başladı.
***
Dofar’ın sahip olduğu dağlık zemin ve Muson iklimi, bölgeyi özellikle Muson yağışları aldığı süreçte oldukça geniş bulutlardan ötürü gerilla savaşı ve materyal aktarımı için uygun kılmaktaydı. Öyle ki yıllar sonra tarihçi Abdurrezzak Tikriti, Dofar İsyanı üzerine yazdığı kitaba “Muson Devrimi” adını verecekti.
6 Haziran 1965 tarihinde El Kebir vadisinde gerçekleşen kongrede, 1950’de FHKC başkanı George Habaş tarafından kurulmuş bulunan Arap Ulusal Hareketinin bir kolu olarak Dofar Kurtuluş Cephesinin (DLF) kuruluşunun ilan edilmesi, İngiliz monarşisi destekli Sultan Said bin Teymur’a karşı Dofar isyanın resmi olarak başlangıcı kabul edilir.
30 Kasım 1967 tarihinde yalnızca Dofar isyanının seyrini değil, tüm bölgeyi etkileyecek bir gelişme yaşandı: Halk, İngilizleri Güney Yemen’den çıkardı ve bölgenin ilk sosyalist devleti Güney Yemen Halk Cumhuriyeti kuruldu. Devlet, 1969 yılında Güney Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti adını alacaktı.
Güney Yemen’de bu yeni devletin kuruluşunun hemen ardından Dofar ile devletin başkenti Aden arasında ilişkiler geliştirildi.
***
1968’de gerçekleştirilen Hamrin konferansı ile Dofar Kurtuluş Cephesi (DLF), İşgal Altındaki Arap Körfezi Halk Kurtuluş Cephesi (PFLOAG) adını aldı. (1974’te Bahreyn’in ayrılmasının ardından örgütün adı PFLO olacaktı.) Konferansla birlikte Dofar’daki isyan yalnızca İngiliz kolonyalizmine karşı bir ayaklanma olmanın ötesine geçmiş, ilkesel olarak bilimsel sosyalizmi ve bu temelde işleyen bir programı benimsemişti.
Feminizme büyük bir önem veren PFLOAG, Umman’ın feodal sistemden kurtuluşunun kadının kurtuluşuna bağlı olduğu şiarıyla Dofar’da çocuk evliliği, başlık parası ve kadın sünneti gibi uygulamalara savaş açtı. Kadınların da silahlı mücadeleye dahil edilmelerinin önemi vurgulandı. Bahreynli feminist Layla Fakhro, (1945-2006) Dofar’da militan ve militan adaylarını eğiten Devrim Okulunu kurdu. Bugün Umman’ın yüksek bürokratlarının ve girişimcilerinin büyük bir kısmı, Umman’da modern eğitimin temelini oluşturan bu okulun eğitimden geçmiştir.
1970’in haziranında PFLOAG Aden ofisinde aylık periyodlarla 9 Haziran ve haftalık periyodlarla Sawt el Thawra (Devrimin Sesi) adlı yayınlar çıkmaya başladı. 9 Haziran’ı Bahreynli feminist Layla Fakhro ve Abd el Rahman el Nuaimi; Sawt el Thawra’yı ise Bahreynli Abdulnabi Alekry ve Abdullah el Mtiwea ve Kuveytli Abdullah el Saad yönetimindeki ekipler çıkarıyordu. Hem Arapça hem de İngilizce olarak çıkan Sawt el Thawra’nın hedef kitlesi, çoğunluğu okuma yazma bilmeyen Dofar halkından ziyade Körfez ve dünyaydı. Yayının İngilizce içerikleri, Arapça içeriklerinin özeti niteliğindeydi ve yayının temel amacı anti-kolonyal ve sosyalist akım ve hareketler ile Dofar arasında etkileşim sağlamaktı.
Güney Yemen’in de yardımıyla enternasyonalist dayanışma çemberinde oldukça önemli bir yer edinen PFLOAG, sosyalist ülkelerin yanı sıra çeşitli sosyalist gruplardan aldığı destek ve silahlı mücadeleye dahil olan kadınların savaşa kazandırdığı ivmeyle çok hızlı ilerlemeye başladı. Dofar’ın çok büyük bir kısmı kurtarılmış bölge hâline gelmiş ve Umman Sultanlığı güçleri savunma durumuna geçmişti. Bunun sonucunda, 23 Temmuz 1970’te İngiliz monarşisi, Said bin Teymur’u tahttan indirerek yerine oğlu Qaboos’u geçirdi. Qaboos, İngiltere’de Sandhurst Askeri Kraliyet Akademisinde eğitim almıştı. İngiliz monarşisi, güç kullanarak bastırmakta başarılı olunamayan isyanı çeşitli reformlar yoluyla bastırması için onu görevlendirmişti.
Qaboos, isyancılara yönelik çeşitli aflar çıkardı. (Bahreynli feminist Layla Fakhro’nun Devrim Okulundan geçip bugün Umman’da yüksek mevkilerde olan kimselerin durumu bu bilgiyle daha net anlaşılacaktır.) Ülkenin altyapısında çeşitli düzenlemelere gitti. Öncesinde havaalanı ve askeri üsler arasında İngilizlerin kullandığı ve Ummanlıların kullanmasının yasak olduğu rota dışında Umman’da halkın kullanımı için yol dahi yapılmamıştı.
İngiliz monarşisinin Qaboos reformu beklenen etkiyi vermedi. Dofar’da isyan bütün hızıyla devam ediyordu. PFLOAG, Dofar halkı ile kol kola bölgede yollar inşa ediyor, bölgenin İngiliz monarşisi destekli sultanlık döneminde halkın tasarrufunda olmayan kaynaklarını ortak kullanıyor, su kaynakları açıyordu. Geçmişte, halkın tasarrufunda olmayan kaynaklar yüzünden Dofar halkı ellerindeki kıt kaynakların mülkiyeti üzerinden kabileler arası savaşlar yaşamıştı. PFLOAG, tüm kaynakları kamulaştırıp yeni kaynaklar da açarak bu sorunu çözmüştü; halk kabile çatışmalarını ve kabileci zihniyeti bir kenara bırakmış bir bütün olarak hareket ediyordu. Umman Sultanlığı, Dofar’ı ambargo altına tutuyor, Dofar halkına açlıkla boyun eğdirmek istiyordu. PFLOAG, örnek bir arazide halka tarım eğitimi vererek Dofarlıları artık kabile çatışmaları da bittiğinden hayvancılıkla geçindikleri göçebe yaşamı terk ederek yerleşik yaşama ve tarımsal üretime yönlendiriyor; Sultanlığın açlık tehdidine kadın-erkek tüm savaşçılar ve halk direniyordu.
***
Dofar’daki isyanın kadın özgürlüğü meselesindeki tutumu dünyada ve Körfez’de olduğu kadar Batı Asya genelinde de dikkat çekiyordu. 1971’de Dofar’a giderek isyanla ilgili bir belgesel çekecek olan Lübnanlı yönetmen ve film yapımcısı Heiny Srour, bu durumu şu sözlerle ifade etmişti:
“Ben Lübnan’da yenilmiş bir feministtim. Lübnan solu, feminist meselelerle ilgilenmiyor, bu konu ne zaman açılsa çeşitli bahanelerle konuyu kapatıyordu. Bu bahanelerden en belirgini, ana düşman olan emperyalizm yenildiği zaman kadın özgürlüğünün de gerçekleşeceğiydi. (…) PFLOAG temsilcisi, kendi isteğiyle kadın konusunu açtığında ve gururla Cephe’nin kadınların uğradığı zulme karşı savaştığını çünkü kadınların yalnızca emperyalizm ve sınıflı toplum tarafından değil; babaları, kocaları, erkek kardeşleri tarafından da zulüm gördüğünü söylediğinde kulaklarıma inanamadım. Diğer bütün belgesel ve film projelerimi bırakıp tüm enerjimi Dofar isyanının belgeselini yapmaya adadım.”
Srour, 1971’de çektiği “Kurtuluş Zamanı Geldi” adlı belgeseli maddi koşullardan ötürü ancak 1974’te yayınlayabilecekti.
Belgeselde Dofar’da PFLOAG savaşçıları ile halkın el ele vererek gerçekleştirdikleri başarıları; kabilecilik, feodalizm ve Umman Sultanlığına karşı tüm zorluklara karşın yürüttükleri mücadeleyi tüm açıklığıyla izleyiciye sunan Srour, verdiği bir mülakatta kamera ekibi oldukça yorgun olduğu için çekilemeyen ve belgesele giremeyen bir sahnenin hâlâ içinde ukde olduğundan bahsedecekti. Belgesele dahil olamayan sahnede Devrim Okulunun kurucu başkanı Bahreynli feminist Layla Fakhro çocuklardan yıl son etkinliği için bir piyes sergilemelerini istemişti; piyeste çocuklar, babası tarafından başlık parası için yaşlı bir adamla evlendirilmek istenen, güçsüz annesinin çok üzülmesine rağmen onun için hiçbir şey yapamadığı bir genç kızın kaçıp Cephe’nin Devrim Okuluna sığınarak kurtuluşu işleniyordu. Cephe’nin gençler için eğitim kampında kadınlar çoğunluktaydı çünkü kaçıp gelebiliyorlardı; ancak çocukların eğitim kampında kız çocukları azınlıktaydı, küçük kızlar evden kaçıp okula gelemiyordu. Bu piyesle Layla Fakhro erkek çocuklara güçlü bir mesaj veriyordu: “Ailelerinizi, kız çocuklarını da Devrim Okuluna yollamaya ikna edin.”
1971’in sonlarına gelindiğinde İngiltere, 16 Aralık tarihinde Körfez’deki üslerinden çekilerek yerini ABD’ye bıraktı ve bölgede yapay bir “bağımsızlık” rüzgârı esti; Bahreyn, Katar ve dahi önceden Umman’ın parçası olan Birleşik Arap Emirlikleri devletlerinin kuruluşları gerçekleşti. ABD, bu süreçte benimsediği Nixon doktrini çerçevesinde müttefiklerini doğrudan asker göndererek desteklemekten sakınıyordu. Böylece İran Şahlığı, ABD’nin bölgedeki polisliği görevini üstlendi. Mayıs 1972’de ABD başkanı Richard Nixon, İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi ile bir açık çek anlaşması imzaladı; anlaşma, İran Şahlığına ABD’den nükleer silahlar dışında her türlü silahı alma izni veriyordu. 1973’te Şah, Dofar isyanının bastırılması için Umman’a 5000 kişilik askeri birlik gönderdi. Aynı zamanda Umman Sultanlığı ile aralarındaki anlaşmazlıklardan ötürü isyana ilk döneminde destek vermiş bulunan Suudi Arabistan da artık Sultanlığın tarafındaydı; Kral Faysal, Sultan’ın ordusuna 180 milyon dolar hibe etmişti, Ürdün Kralı Hüseyin ise Sultanlığa polis teşkilâtının hizmetini sundu.
Bu süreçte Şah karşıtı İranlılar ve Dofar isyanı destekçileri arasında güçlü bir dayanışma meydana geldi. İran Şahlığı dışında faaliyet gösteren İranlı Öğrenciler Konfederasyonu – Ulusal Birlik (CISNU), Körfez’deki İran Şahlığı müdahalesine karşı pek çok çalışma yaptı.
Ayrıca, Kaliforniya’da kurulan ve çıkardıkları Gulf Solidarity (Körfez Dayanışması) adlı süreli yayınla ABD’nin İran Şahlığını kullanarak Körfez’de yaptıklarını özellikle ABD kamuoyuna duyurmayı amaçlayan Körfez Kurtuluş Hareketi Destek Komitesi bünyesinde de pek çok İranlı öğrenci vardı.
Bu süreçte Dofar isyanıyla uluslararası dayanışma daha da genişledi. 1973’te Güney Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti başkenti Aden’de;1974’te ise Fransa’nın başkenti Paris’te çeşitli destek komitelerinden temsilcilerin bir araya geldiği uluslararası destek konferansları düzenlendi. 16-19 Nisan 1973 tarihlerinde Aden’de düzenlenen, komite çalışmalarını desteklemek ve dayanışma çabalarını maksimize etmek için pratik çalışma programları oluşturmak amacındaki konferansa Fransa, Batı Almanya, Belçika, Somali, Kuveyt, Britanya, Polonya, Sovyetler Birliği gibi oldukça çeşitli ülkelerden temsilciler katıldı. Konferansta, Britanya Körfez komitesinin kuruluşunda yer alan İrlandalı aktivist Fred Halliday destek komiteleri başkanı seçildi. Sonradan LSE’de öğretim görevlisi olarak çalışacak olan Halliday bu süreçte “Sultansız Arabistan” kitabını yazıyordu; Dofar’ı daha önceden ziyaret etmişti.
27-30 Aralık 1974’te Paris’te düzenlenen konferansa ise Fransa, İsveç, Danimarka, İngiltere, Batı Almanya, Belçika ve ABD gibi çeşitli ülkelerden temsilciler katıldı.
Sawt el Thawra arşivinde belgelendiği kadarıyla Dofar isyanına destek için komitelerin kurulduğu ülkeler şunlardı: Cezayir, Bahreyn, Belçika, Danimarka, Fransa, Batı Almanya, İtalya, Kuveyt, Lübnan, Somali, Sovyetler Birliği, İsveç, İsviçre, Suriye, Britanya, ABD. Tü bu ülkeler, isyana uluslararası desteğin iletişim araçlarının sınırlı olduğu bir dönemde ne kadar geniş bir alana yayıldığının göstergesi niteliğindedir.
Dofar isyanının Filistin direnişi ile ilişkisi ise hem materyal hem de sembolik anlamda büyük bir önem taşıyordu. Sawt el Thawra’nin Filistin direnişi ile ilgili haberlere geniş ölçüde yer vermesinin yanı sıra Filistin direnişi için de Dofar’daki isyan büyük önem taşıyordu. FHKC bülteni Arap Kurtuluş Mücadelesi başlığı altında Dofar isyanına ve 16-26 Eylül 1972’de Vietnam Kurtuluş Cephesinin Dofar’a gerçekleştirdiği ziyarete geniş yer vermişti.
Ayrıca Dofar isyanına gönüllü katılan Filistinliler de vardı. Örneğin FDHKC aracılığıyla Dofar’a gelen Nazmi Khorshid (Dr. Mervan) bu gönüllülerden biriydi.
Haziran 1975’te Wafa Yasser başkanlığında Umman Kadınlar Örgütü kuruldu. Örgütün ilk resmi ziyareti, Nadia Khaled ve Huda Muhad’dan oluşan heyet tarafından Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği bünyesindeki Kazakistan’ın başkenti Alma-ata’ya Sovyet Kadınlar Komitesi tarafından düzenlenen kadınların ekonomik gelişimi üzerine bir konferansa katılımıyla gerçekleşti. Hemen ardından heyet, Vietnam Kadınlar Federasyonunun davetiyle Vietnam Demokratik Cumhuriyetine bir ziyaret gerçekleştirdi.
Dofar isyanının uluslararası boyutunun bir diğer göstergesiyse Küba’dan gelen ve El-Ghaydah bölgesinde Şehit Fatima Ghanana hastanesini kuran gönüllü tıbbi ekipti.
***
İsyan, Ocak 1976’da resmi olarak sona erdi. İran Şahlığının Umman Sultanlığına yakın mesafeden gönderdiği yoğun destek, isyanın gücünün kırılmasında ciddi bir rol oynadı. Netice itibarıyla Dofar isyanı ortadan kaldırıldı; ancak bugün küçük, ücra bir bölgede başlayan bir halk mücadelesinin ulaşabileceği noktalara dair öğrettikleriyle dünyaya ilham olmayı sürdürüyor.
Kaynaklar:
https://revolutionarypapers.org/teaching-tool/sawt-al-thawra/
https://www.screenslate.com/articles/heiny-srour-hour-liberation-has-arrived