Sanat yaşamları İsmail Şammut’un ölümüne kadar birlikte devam eden bu Filistinli çiftin portrelerini de birlikte sunuyoruz.
İsmail Şammut (1930-2006) Lidd’de (sonradan işgalin vereceği adla “Lod”) dünyaya geldi. Resim yeteneği erken yaşlarda keşfedildi, o yıllarda Lidd’de güzel sanatlar öğretmenliği yapan Davud Zalatimu, öğrencisi İsmail’e karakalem, mürekkep ve sulu boya ile çalışmayı ve kireç taşından heykel yapmayı öğretti.
Babası Abdulkadir Şammut, sebze-meyve tüccarıydı. Oğlunun sanatla ilgilenmesini istemiyordu, tutucuydu. İsmail Şammut, babasını “sanatın para kazandırabilen bir iş” olabileceğine ikna ettikten sonra düğün elbiselerini çiçeklerle süslemeye, boyamaya başladı, ardından kendi dükkânını açtı, bu dükkan onun ilk atölyesi oldu. Nekbe’ye kadar yağlı boyayla çeşitli manzara resimleri ve portreler yaptı.
13 Temmuz 1948’de Lidd ve Ramle’nin işgal güçlerinin eline geçmesinin ardından iki kasabanın tüm halkı gibi Şammut ailesi de evlerinden çıkarıldı, önce yürüyerek Ramallah yoluna koyuldular, su taşımaları yasaktı. Ramallah’ın Nilin köyüne varmadan önce İsmail Şammut’un küçük kardeşi Tevfik, yolda susuzluktan öldü. Aile, yaşayacak bir yer arayışına devam etti, sonunda Gazze’nin Han Yunus şehrinde kurulan Han Yunus kampına yerleştiler. İsmail Şammut, bir yıl kadar tatlı ve hamurişi satıcılığı yaptı. Han Yunus kampının çocuklarına çadırlarda kurulan sınıflarda gönüllü resim dersleri verdi. 1950’de kampın okulunda küçük bir sergi düzenledi, aynı yıl Kahire Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisine başlayacak ve geçimini film afişleri tasarlayarak sağlayacaktı.
İlk büyük sergisini 1953’te Gazze’de düzenledi. En önemli eserlerinden “Nereye?” ve “Bir Yudum Su”nun da aralarında bulunduğu 60 kadar tablodan oluşan sergi, boyutu, içerdiği işlerin sayısı, açılış biçimi ve insanların geniş katılımı ile Filistin tarihinde Filistin toprakları üzerinde Filistinli bir sanatçı tarafından düzenlenen ilk çağdaş sanat sergisi kabul ediliyor.
Tamam el Akhal (1935) Yafa’da (sonradan işgalin vereceği adla “Tel Aviv”) dünyaya geldi. Nekbe öncesi Yafa’daki yaşamından bir kesit, kendisinin sözleriyle şöyle:“Babam Arif el Akhal, çocukluğunda eğitim olanağı bulamamış; ancak etrafında olup bitenleri öğrenme tutkusuyla dolu bir adamdı. Hatırlıyorum, benden ilk kez kendisine gazete haberlerini ya da devrimci yayınları okumamı istediğinde 9 yaşındaydım. Bu deneyim, olup biten politik gelişmelerin (…) İngiliz kolonistlerin Filistinli ve Arap halkımıza ettiği zulümlerin farkında olmamı sağladı. (…) Babam da pek çok Filistinli gibi İngilizler tarafından birkaç kez gözaltına alındı.”
İşgalin ilk saldırılarının başlamasıyla Tamam el Akhal, bir Siyonist nişancının kurşunuyla kuzeni Said’i kaybetti. Aynı dönemde sokakları saran Siyonist çetelerin kullandığı İngiliz silahları, Tamam el Akhal’ın bu dönemden hafızasına kazınan en belirgin detaylardandı.
28 Nisan 1948 şafağında Tamam el Akhal ve ailesi Yafa’daki evlerinden çıkarıldılar. Tamam el Akhal o şafağı şöyle anlatıyor: “İki haftadır Filistin köy ve şehirlerine su ve elektrik verilmiyordu, her an bombalama olabilirdi, kaçabilmek için giysilerimiz ve hatta ayakkabılarımızla uyuyorduk. Aniden silah sesleriyle sarsıldık, silahları ve askeri botlarıyla kapımıza dayandılar. ‘Barra! Barra!’ (Arapça ‘dışarı’) diye bağrıyorlardı. Hiçbir değerli eşyamızı yanımıza almamıza izin vermediler. Binlerce insan Yafa Limanına yığıldı. Önümüzde dalgalı deniz, arkamızda tüm silahları ve İngiliz tanklarıyla düşman vardı. Bizi denize boşaltmayı hızlandırmak için silah sıkmaya başladılar. İnsanlar panikle bağırıp ağlıyordu, kimisi vurulup öldü, kimisi yaralandı, kimisi denizde boğuldu. (…) Küçük bir botla ‘Delores’ adlı bir Yunan gemisine ulaştık ve Beyrut’a vardık.”
Tamam el Akhal 1997’de işgalin kendisine verdiği “vize” ile çıkarıldığı evi kısa süreliğine yeniden görebilecekti: “Evimizi Siyonist bir Alman ressam işgal etmişti, hâlâ bizim mobilyalarımızı kullanıyor, bizim yataklarımızda yatıyordu. Evi galeriye dönüştürmüştü. Evin sahibi olduğumu anlayınca beni içeri almayı reddetti, kapıyı yüzüme kapattı. Yafa sokaklarında dolaştım. Okulum, portakal bahçemiz, bizi Yafa’dan zorla çıkardıkları liman… Yafa’dan tanımlayamayacağım duygularla ayrıldık.”
Beyrut’taki kamp yaşamını Tamam el Akhal şöyle anlatıyor: “Bir buçuk yıl hiç okula gidemedim. Çizmeye, resim yapmaya duyduğum arzuyla saçımdan bir tutamı kalemin ucuna takarak fırça yapıyordum. Annemin solmuş giysilerimizi boyamak için kullandığı maddeleri boya olarak kullanıyordum. Giysilerimizi insani yardım adı altında Avrupalı kurumlar veriyordu, bize yolladıklarının fazla stoklarından olduğunu biliyorduk; bir elleriyle topraklarımızı, hayatlarımızı gasp edenlerin diğer elleriyle bize fazlalıklarını, döküntülerini yolladığının farkındaydık. Bu dönemde, çocukları için süt kuyruklarında bekleyen insanlarımızı çizdim, kampa araçla getirilen sudan alabilmek için aracın etrafında ellerinde küçük kaplarla kalabalıklar oluşturan insanlarımızı çizdim.”
Tamam el Akhal, Beyrut’ta Al Maqased kız okuluna başladı ve buradan mezun oldu. 1951’de Beyrut’ta açılan bir sergiye, kampta süt ve su kuyruklarındaki Filistinlileri çizdiği iki işi kabul edildi, okulu bu başarısı için onu bir sulu boya seti ve çizim kağıtlarıyla ödüllendirdi. Ardından, resmi sanat eğitimi alan ilk Filistinli kadın sanatçı kabul edilecek olan Tamam el Akhal, aldığı bursla Kahire Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisine başladı.
Kahire’deki ilk öğrencilik yılında üniversitenin güzel sanatlar akademisi bünyesinde Cemal Abdülnasır’ın himayesinde “Filistinli Mülteci” adlı bir sergi düzenlendi. Bu sergiye işleriyle katılan Tamam el Akhal, sergi hazırlıkları esnasında akademiden kendisi gibi Filistinli bir son sınıf öğrencisiyle, İsmail Şammut ile tanıştı.
rtesi yıl İsmail Şammut, sanat eğitimi için Roma Güzel Sanatlar Akademisine gidecek ve gidişinden önce, sergi hazırlıklarında tanıştığı bu Yafalı genç kıza “İkimiz beraber Filistin adlı bir kuşun iki kanadı olalım mı?” diyerek evlenme teklif edecekti.
1959’da Beyrut’ta evlendiler, bu evlilikten üç oğulları oldu ve İsmail Şammut’un ölümüne kadar sanat yaşamlarında beraber hareket ederek tüm sergilerini beraber düzenlediler.
1964’te Kudüs’te düzenlenen ilk Filistin Ulusal Kongresinde FKÖ’nün kuruluşunu yakından izlediler. İsmail Şammut, FKÖ’nün ilk logosunu tasarladı, 1965’te FKÖ’nün kültür sanat bölümünü, 1969’da Filistinli Sanatçılar Sendikasını kurdu ve 1971’de Arap Sanatçılar Sendikasının kurtuluşuna katkıda bulundu. İsmail Şammut, FKÖ için sayısız tasarım yaptı. 1970’te Cemal Abdülnasır’ın ölümünden sonra FKÖ’nün Cemal Abdülnasır portreli afişleri, İsmail Şammut’un fırçasındandı.
Tamam el Akhal ve İsmail Şammut çifti, 1966’da FKÖ’nün Kudüs bürosunun kapanması üzerine Beyrut’a döndü; 1982’de Beyrut’un “İsrail” tarafından işgaline kadar Beyrut’ta yaşadı ve FKÖ faaliyetlerini Beyrut’tan yönetti. Beyrut’ta, Kudüs’te, Batı Şeria’nın çeşitli bölgeleri ve Gazze’de sanat eğitimi dersleri veren çift, aralarında Gazze, Kudüs, Kahire, Şam, Kuveyt, Bağdat, Nablus, Ramallah, Washington, Londra, Belgrad, Pekin, Viyana ve Sofya’nın bulunduğu çeşitli Arap ve dünya kentlerinde sergiler düzenledi. FHKC için de çeşitli görsel tasarımlar İsmail Şammut, 1973’te kökleri Gazze’ye dayanan İskenderiyeli müzisyen Zeinab Shaath’ın “The Urgent Call of Palestine” şarkısının klibini yönetti. Ayrıca 1989’da yayınladığı “Filistin’de Sanat” adlı kitabı Filistin için temel bir sanat tarihi kaynağı niteliğindedir.
1982’de Beyrut’un “İsrail” tarafından işgali ile çift, kalp hastası olan İsmail Şammut’un sağlığını koruyabilmek için Kuveyt’e taşındı. Kuveyt’te dokuz yıl, Almanya’da iki yıl yaşadıktan sonra Amman’a yerleştiler, on üç yıl kadar Amman’da yaşadılar ve İsmail Şammut, 3 Temmuz 2006’da Leipzig’de geçirdiği bir kalp ameliyatı esnasında hayata gözlerini yumdu ve Amman’da gömüldü.
İsmail Şammut’un ölümünün ardından Tamam el Akhal, Temmuz 2008’de, Amman’da yine ikisinin işlerinden oluşan “Hâlâ beraberiz” adlı bir sergi düzenledi. Beşar Hamdan’ın aynı yıl bu sergi üzerine çektiği kısa belgeselde Tamam al Akhal şunları söyledi: “Ben ve İsmail, her gün saat 11’de masaya oturur, çay içip anasonlu kurabiye yiyerek pencereden doğayı seyreder ve sohbet ederdik. Her şey hakkında, gazetede okuduklarımız, duyduklarımız, dinlediğimiz müzikler, günün planları, o gün kimin misafirliğe geleceği… Her şey. Bu esnada sıklıkla iki güvercin gelip birbirlerini öperdi ve erkek güvercin, kanadını inanılmaz biçimde dişi güvercinin kanadının altına koyardı. Bir keresinde İsmail ‘Bu ikisinin adı İsmail ve Tamam olsun mu?’ dedi. Güldüm. Onların resmini yapmaya karar verdim, çok güzel görünüyorlardı ve birbirlerinden ayrılmak istemiyorlardı. Sonra İsmail gitti. Resmin adını ‘Hâlâ beraberiz’ koydum. Bu serginin adı da ‘Hâlâ beraberiz,’ bu resmin spesifik adıysa ‘Her sabahın saat 11’i.”
Tüm işlerinde Filistin’i ve Filistin halkının kolektif travması olarak Nekbe’yi ustalıkla ele alan ve Filistin’in görsel anlatısının inşasında birincil bir rol oynayan çift, modern Filistin resminin öncüleri olarak değerlendiriliyor. Tamam el Akhal bugün Amman’da tablolar ve anılarla dolu evinde yaşıyor ve İsmail Şammut’un anısını yaşatıyor.
Kaynaklar:
https://awarewomenartists.com/en/artiste/tamam-al-akhal/
https://www.palquest.org/en/biography/9727/ismail-shammut
http://virtualgallery.birzeit.edu/p/ps?url=artistmonth/Alakhal/artiststatement