Leyla Şava

Leyla Şava (1940-2022) Gazze’de dünyaya geldi. Kahire Amerikan Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Sosyoloji bölümüne devam ederken babası ve babasının bir arkadaşıyla bir sohbet sırasında Kahire’deki Leonardo Da Vinci Güzel Sanatlar Okulunda çalışan babasının arkadaşı, Leyla’nın okuduğu bölümde mutlu olmadığını, sanata olan ilgi ve yeteneğini fark etti; böylece Leyla, Leonardo Da Vinci Güzel Sanatlar Okuluna başladı. Bir yıl sonra Roma Güzel Sanatlar Okuluna başladı ve 1960’ta buradan onur derecesi ile mezun oldu. Ardından yine Roma’da San Giacomo Güzel Sanatlar Okulunda plastik ve dekoratif sanatlar eğitimini tamamladı, bu süreçte Salzburg’da yaz okullarına devam ederek Avusturyalı ekspresyonist ressam Oskar Kokoschka’dan da eğitim aldı.

1964’te Gazze’ye döndü. Kamplarda sanat ve zanaat eğitimleri yöneticiliği yaptı. 1968’de Beyrut’a yerleşti ve 1975’te Lübnan iç savaşının başlangıcına kadar burada tam zamanlı ve profesyonel olarak resimle uğraştı ve pek çok tablosu satıldı. Lübnan iç savaşı başladıktan sonra yeniden Gazze’ye döndü ve Gazze’de babasının adını verdiği Reşad Şava Kültür Merkezini kurdu; zamanının büyük bir kısmını merkez için harcadı, sanat sergileri ve tiyatro gösterimleri gerçekleşmesini planladığı merkezin vitray süslemeli pencere camlarını kendisi tasarladı. Leyla Şava, merkezin genişleyerek bir sanat okulu ve modern sanat müzesi olmasını düşlüyordu; ancak bu proje umulduğu gibi gitmedi. Merkez, Gazze saldırıları esnasında “İsrail” tarafından birçok kez bombalandı. Sanatçı, 1987’de Londra’ya yerleşti ve geri kalan yaşamını Gazze ve Londra arasında gidip gelerek geçirdi. 

Leyla Şava, Gazze’de kurduğu Reşad Şava Kültür Merkezinde, kendi tasarımı vitray camların önünde, 1984.

Sanat yaşamında yağlı boya tablolardan plastik sanat ürünlerine çok çeşitli ürünler veren ve çok çeşitli materyaller kullanan Leyla Şava’nın işlerinde iki şey daima sabittir: Renkler ve adanmışlık. İşlerdeki parlak ve canlı renkler işin konusuyla zıtlık ve çatışma halindedir. Sanatçı olarak Leyla Şava’nın kaygısı ülkesinin politik gerçekliğini yansıtmak ve sanatının süreç dahilinde olup bitenlerin bir kroniği niteliğine sahip olmasıydı. Leyla Şava’nın en ünlü işlerinden biri, birinci intifada döneminde önemli ve birincil bir rol oynayan kadınların, erkek egemen toplum tarafından görmezden gelinmesini eleştiren semboller içeren 1989 tarihli “İmkânsız Düş”tür. Peçeyi dinin değil geleneklerin bir parçası olarak gören sanatçının peçeye eleştirel yaklaşımı pek çok tartışmaya konu oldu. 1992’den itibaren başladığı “Gazze’nin Duvarları” serisinde Gazze’de çektiği fotoğrafları serigrafi tekniği için zemin olarak kullanarak Filistin ve dünya gerçekliğine dokunan işler üreten sanatçı, çeşitli serilerle kendi içinde bütünlüklü anlatılar taşıyan çarpıcı eserler ortaya koydu. 2008 yılında 29 parçalık bir seriden oluşan ve BAE’de düzenlediği “Serap” adlı sergisinde İslami geometrik dizaynın İslami popüler kültürün birincil görsel tanımlayıcısı olarak rolünü vurgulayarak bu dizaynı kendine özgü üslubuyla işledi. Leyla Şava’nın işlerinde özellikle 2010lardan itibaren Pop Art etkisi görmek de mümkündür. 

2013’te İstanbul’da Pera Müzesinde Ürdün Ulusal Galerisi işbirliği ile düzenlenen ve Akdeniz’e kıyısı bulunan Arap ülkelerinden sanatçılarının işlerinin yer aldığı “Çöl ve Deniz Arasında” adlı sergide Leyla Şava’nın da işleri sergilendi ve “İmkânsız Düş” tablosu sergi katalogunun kapağında kullanıldı. 

Pek çok işi dünyanın çeşitli yerlerindeki sergilerde, aralarında British Museum da olmak üzere dünyanın ünlü müzelerinde ve hatırı sayılır özel koleksiyonlarında yer alan Leyla Şava, 24 Ekim 2022’de Londra’da hayata gözlerini yumdu.