Suriye’ye yönelik emperyalist savaş sırasında adını duyuran İsrailli ‘araştırmacı ve yazar’ Elizabeth Tsurkov, geçtiğimiz Mart ayında Irak’a yaptığı bir ziyaret sırasında Bağdat’ta kayboldu. The Cradle’ın edindiği bilgiye göre Tsurkov’un şu anda nerede olduğu bilinmiyor.
Eski bir İsrail askeri ve aktif bir Twitter kullanıcısı olan Tsurkov, 21 Mart’tan bu yana sosyal medya sitesinde herhangi bir paylaşımda bulunmadı. Bu sessizliğe rağmen, daha önce batı basınında Tsurkov’un kaybolmuş olabileceğine dair herhangi bir haber çıkmamıştı.
Tsurkov’un ilk olarak Irak’ın güneyindeki Basra kentindeyken kaybolduğu söylenmişti. Fakat The Cradle tarafından elde edilen bilgiler 26 Mart’ta Bağdat’ın Karrada mahallesindeki bir evden kaçırıldığına işaret ediyor.
Üst düzey Iraklı güvenlik kaynakları The Cradle’a verdikleri bilgide, Tsurkov’u alıkoyanların ‘resmi Irak güvenlik servisi üniformaları giydiklerini’ söyledi. O tarihten bu yana Tsurkov’un nerede olduğu ya da onu kimin tutuyor olabileceği konusunda herhangi bir bilgi ortaya çıkmadı.
Kaçırılmasından sonraki ilk günlerde Irak’ın başkentinde Tsurkov’a atıfta bulunarak ‘Amerikan vatandaşlığına sahip bir Rus kadının kaçırıldığı’ haberleri yayıldı. Iraklı bir kaynak Tsurkov’un ABD vatandaşı olmadığını, İsrail-Rusya çifte vatandaşlığına sahip olduğunu söyledi.
Irak’tan gelen ilk haberlerde, Tsurkov olup olmadığı açıklanmayan kadının Irak güvenlik güçleri tarafından tutuklanan bir İran vatandaşı tarafından kaçırıldığı da iddia edilmişti. Iraklı resmi kaynaklar The Cradle’a yaptıkları açıklamada bu olayla ilgili olarak bir İranlının gözaltına alındığı iddiasını yalanladı. Üst düzey Iraklı güvenlik kaynaklarına göre Tsurkov Irak’a Rus pasaportuyla giriş yaptı ve Bağdat’a geçmeden önce Kürdistan bölgesini ziyaret etti.
Tsurkov’un şu anda çalışıyor göründüğü Newlines Institute, Müslüman Kardeşler ile bağlantılı Uluslararası İslami Düşünce Enstitüsü’nün (IIIT) başkan yardımcılığını yapmış olan Ahmed Alwani tarafından kurulmuştu. Tsurkov, aksi yöndeki birçok kanıta rağmen, İsrail’in aralarında ÖSO ve Nusra Cephesi’nin de bulunduğu Suriye’deki ‘muhaliflere’ doğrudan veya dolaylı destek vermediğini ileri sürüyor ve Suriye’de ‘ılımlı’ muhalif-’radikal’ muhalif ayrımı yapıyordu.
